ABD genel olarak Ortadoğu siyaseti İran’ı etkisiz hale getirme, İsrail’i güvende tutma,, Rusya’yı uzak tutma ve petrolü yönetme eksenindedir. ABD, Ortadoğu’da birçok saldırgan politikalar izlemiştir. Saldırgan politikalar sadece askeri kuvvet kullanarak uyguladığı politikalar değildir. Birçok ülkeye sert yaptırımlar uygulamıştır. ABD başkanı Donald J. Trump bu politikaları devam ettirmiştir. Fakat diğer ABD başkanlarından farkı olarak Ortadoğu’da izlediği politikaları daha sert bir biçimde ortaya koymuştur. İsrail’e açık bir şekilde destek vermesi, İsrail’in güvenliğini tehdit eden ülkelere yaptırımlar uygulaması bunun bir örneği olarak verilebilir.
Trump, başkanlığa aday olduğu sırada Ortadoğu’ya daha temkinli yaklaşacağı, daha az müdahale edeceği, İsrail ve Filistin’e karşı tarafsız olacağı, DEAŞ sorununu Rusya’ya bırakacağı ve hatta gerekirse Rusya ile işbirliğine gideceği bir politika izleyeceğini açıklamıştır. İzlediği bu seçim kampanyası Trump’ın oy oranını arttırmıştır.
Trump’ın Ortadoğu politikası, seçimlerden hemen sonra uyguladığı politikalarla anlaşılabilir. Trump’ın Müslüman halklara karşı olan tepkileri bilinmektedir. 11 Eylül olaylarından sonra ABD’de, Ortadoğu ülkelerinden ABD’ye olan göçlere temkinli yaklaşmaktadır. 27 Ocak 2017 tarihinde Trump, Müslümanların çoğunlukta olduğu bazı ülkelere seyahat yasağı getirmiştir. Bu ülkeler İran, Libya, Suriye, Somali, Yemen ve Sudan’dır. Bu ülke vatandaşlarına 90 gün süre ile ülkeye giriş yasağı uygulanacak ve 120 gün süre ile mülteci kabul edilmeyecektir. Bu ülkeleri seçmesinin sebebini teröre destek veren ülkeler olarak açıklamıştır. Ayrıca bu kararının arkasında vize sürecinin yeterince denetlenemediği kararı vardır.
Trump’ın bu politikası ABD’nin kuruluşundan beri gelen Amerikan halkının güvenliği söylemleri veya enavjelist söylemleri üzerine oturtmak mümkündür. ABD tarihindeki başkanlar gibi Trump ’ta Hristiyanların önceliğini ve güvenliğini savunmaktadır. Ayrıca ABD hegemonyasını devam ettirmek ve korumak için bu tür politikalara başvurduğu söylenebilir. Bazı Ortadoğu ülkelerine uyguladığı yaptırımlar, Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelere giriş yasağı getirmesi bunun açıkça bir örneğidir.
Trump, seçim kampanyaları sırasında İsrail’in başkentinin Kudüs olacağını ve bunu tanıyacağını sıkça dile getirmiştir. Seçim konuşmalarının birinde İsrail’in başbakanı olan Binyamin Netenyahu ile birlikte o bölgeye istikrar ve barış getireceğini açıklamıştır. Aralık 2017 tarihinde Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştır. Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasından sonra Mayıs 2018 tarihinde Tel Aviv’deki ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşımıştır. ABD, din ile milliyetçiliği harmanlayarak oluşturduğu ABD’nin diğer ülkelerden, diğer halklardan üstün olduğu, dünyanın ABD’nin önderliğine ihtiyacı olduğunu, bundan dolayı Dünya’nın İncil’in ve ABD’nin önderliğinde kurtulacağı fikri ile hareket etmesinin bir sonucudur. Bundan dolayı ABD başkanlarında evanjelizm söylemlerini duymak mümkündür ve Mesihçilik anlayışı ile hareket etmesi bu kararın sebebidir. Bu görüşe göre İsrail’e destek vermek zorunludur, Yahudiler bu topraklarda yaşamadıkları sürece Mesih’in gelmeyeceği inancı vardır. Trump’ın bu kararı bölgedeki şiddeti arttırmıştır. Filistinlilerin Batı Şeria’dan sürülmek istenmesi, Mescid-i Aksa’nın yıkılmak istenmesi gibi uluslararası alanda tartışmalara ve şiddete yol açacak eylemler ve söylemler gerçekleşmektedir. Trump’ın bu söylemeleri tepki toplarken ırkçı ve islamofobik olarak değerlendirilmiştir. İsrail ve ABD’nin çıkar birlikteliği devam ettiği sürece bu bölgede barışın hâkim olması söz konusu değildir.
Trump’ın İran’a izlediği politikalar İran’ı yıpratmış ve İran’da büyük sorunlara – özellikle ekonomik- sorunlara yol açmıştır. 2015 yılında İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan 2018 yılı Mayıs ayında tek taraflı aldığı karar ile çekilmiştir. Bu nükleer anlaşmadan önce İran ekonomisi küçülmeye gidiyordu. Nükleer anlaşmadan sonra 2016 yılında İran ekonomisi IMF verilerine göre %12,5 büyümüştür. Anlaşma ile İran yaptırımların kaldırılmasına karşılık nükleer silah üretmemeyi kabul etmiştir. İran’a yönelik yaptırımların kaldırılmasından dolayı İran ekonomisi büyümeye başlamıştır. Trump bu anlaşmadan çekildiğinde İran’a ağır yaptırımlar başlamıştır. Trump’ın bu anlaşmadan geri çekilmesinin nedeni ise İran’ın füze denemelerine anlaşmanın engel olmamasıdır. Bunun ardından Trump’ın 7Ağustos 2018 tarihinde İran’a karşı aldığı yeni yaptırım kararları İran yönetimi açısından ciddiye alınmamıştır. Bunun sebebi 2016’dan önce ABD’nin zaten İran’a sert yaptırımlar uygulamasıdır. Trump’ın uyguladığı bu yaptırımlar İran’ın nükleer faaliyetlerini engellememiştir. Nükleer faaliyetlerini kısa süre içerisinde yapamasa bile hala devam etmektedir.
Trump, 31 Ağustos 2018 yılında UNRWA’ya (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı) yaptığı mali yardımları durdurma kararı almıştır. Arap-İsrail savaşlarında evlerini kaybeden Filistinlilere yardım amacı ile BM Genel Kurulu tarafından BM ajansı olarak kurulmuştur. ABD, UNRWA’ya 1949 yılından beri yardım yapmaktadır. Trump, UNRWA için düzeltilemeyecek kadar kusurlu bir kuruluş demiştir ve bölgeye yardım için büyük maddi destekte bulunmayacağını açıklamıştır. Bunun ardından ABD’nin eski Başkanı Barack Obama’nın imzaladığı 10 yıl içerisinde kademeli olarak yapılan İsrail’e 38 milyar dolarlık güvenlik yardımını Trump’ın devam ettireceği açıklaması tartışma konusu olmuştur. ABD’nin bu yardımları durdurması üzerine Filistin başkanı Mahmud Abbas’ın sözcüsü Nabil Ebu Rudeyna bu kararı halkına karşı bir saldırı olduğu yönünde açıklamalar yapmıştır. Trump’ın bu kararı Filistin-İsrail krizinin daha da derinleşmesine yol açmıştır.
Trump’ın İsrail’i desteklemek adına uyguladığı ve yine uluslararası alanda tepkileri üzerine çekmesine sebep olan bir diğer olay 25 Mart 2019 yılında ABD’nin Golan tepeleri üzerinde İsrail’in egemenliğini tanımasıdır. Bu bölgenin İsrail’e destek ve bölgesel istikrarı için kritik bir öneme sahip olduğu açıklamasında bulunmuştur. İsrail, Suriye’ye ait olan Golan tepelerini 1967 yılından beri işgal altında tutmaktadır. ABD, Suriye topraklarında bulunan fakat İsrail’in işgali altında olan Golan tepelerinde yıllarca İsrail’in varlığını sürdürmesine destek vermiştir. Avrupa Birliği’ne yaptığı açıklamada Golan tepelerinde İsrail’in varlığını tanımadığını, bu toprakları İsrail’in bir parçası olarak görmediğini açıklamıştır. Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Golan tepelerinin işgaline karşı çıkmış ve bu bölgede uyguladığı kanunları, yargısı hükümsüzdür şeklinde açıklaması mevcuttur.
ABD ve İran arasındaki gerilim, İran-İslam devrimine kadar yoktu. İran- İslam devrimi sonrasında ABD ve İran arasındaki kriz başlamıştır. Fakat altını çizmek gerekir ki bu dönemden önce İran’ın nükleer enerji programı ABD tarafından tehdit olarak algılanmamaktaydı ve hatta 1967 yılında ABD, İran’a nükleer füze başlığı vermiştir. Hem tehdit olarak algılamıyordu hem de destek sağlıyordu diyebiliriz. Bu devrimden sonra tüm ABD başkanlarının İran’a karşı tutumu aynı olmuş ve nükleer silah faaliyetlerinin durdurulmasını istemişlerdir ve bu konuda anlaşmalar yapmışlardır. Trump, İran ile olan nükleer anlaşmadan çekilmesi ve İran’a yaptırımlar uygulaması İran’ı ekonomik olarak zor duruma sokmuştur. Trump’ın bir diğer İran politikası da uluslararası alanda ses getiren ve bazı ülkelerin tepkilerine yol açan karar Nisan 2019 yılında aldığı İran Devrim Muhafızlarını yabancı terör örgütleri listesine almasıdır. Bu karar ile başka bir ülkenin ordusunu terör örgütü
olarak ilan etmiştir. Bununla birlikte İran Devrim Muhafızlarının, ABD vatandaşları ile ticaret yapmalarına da yasak getirilmesi bu karar içinde yer almaktadır. Trump bu kararı açıkladıktan sonra İran ABD’ye misilleme yaparak, İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi ABD’nin Merkez Kuvvetler Komutanlığını terörist ilan etmiştir ve ayrıca ABD’yi de terör destekçisi olarak nitelendirmiştir. Bu kararı ile Kudüs gücünü de terör örgütleri listesine almış oldu. İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs gücünün teröre destek verdiği gerekçesi ile ABD, 2007 yılında Kudüs gücünü yaptırım listesine almıştır. ABD başkanlarının İran Devrim Muhafızlarını terör örgütü listesine almak için çabaladığını görmekteyiz. Trump, İran Devrim Muhafızlarının teröre destek verdiği, terör kampanyaları düzenlediği gerekçesi ile terör örgütü olarak tanımıştır.
ABD’nin Suriye politikası da diğer Ortadoğu ülkelerinde izlediği politikalara benzemektedir ve bu ülkeye uyguladığı politikalarda da bir çıkarı vardır. ABD’nin çıkarı Suriye’deki petrolü ele geçirmek ama zenginleşmek için petrol istememektedir, çünkü ABD zaten gelişmiş bir ülke konumundadır. Eğer petrolü kontrolü altına alırsa diğer ülkeleri de kontrolü altına alacağını düşünüyor. ABD başbakanları Esad yönetimine de karşıdır. Öncelikle Esad, İran’ın eski cumhurbaşkanı olan Ahmedinejad’ı desteklemiştir. Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra nükleer faaliyetlere devam edeceğini açıklamıştır ve İsrail’in yok edilmesi gerektiğini söylemiştir. ABD’ye karşı sert bir dış politika izlemiştir ve Suriye sorununda Esad’ı desteklemiştir. ABD’nin Esad yönetimine karşı olmasının bir diğer sebebi de Esad’ın Hizbullah ile olan ilişkisidir. Esad, Hizbullah’a silah temin etmektedir, Hizbullah ise Esad’ı iç savaş döneminde desteklemiştir. Hizbullah, ABD tarafından yabancı terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Bu gibi sebeplerden dolayı ABD Esad rejimine karşıdır ve Esad’ın Suriye’de düzeni bozduğu iddiası ile istifa etmesini istemektedir. ABD,Suriye’de iki farklı bölgede yoğunlaşmak istiyor. İlk olarak Fırat’ın doğusuna yoğunlaşmak istiyor. Çünkü petrol bu bölgede bulunmaktadır ve ayrıca Suriye’nin ekonomisi için önemli olan tarım alanları bulunmaktadır. İkinci olarak Suriye’nin güneyine yoğunlaşmak istiyor. Bu bölgenin ABD için önemi İsrail’in güvenliğinin sağlanmasıdır. Donald Trump döneminde ABD, Suriye’deki askerlerini geri çekme kararı almıştı ve IŞİD ile mücadeleyi kazandığını duyurmuştu. Suriye’deki iç savaş nedeni ile göçmenlerin çoğu Türkiye’ye göç etmiştir. Türkiye ise bu sorunun önüne geçmek için Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturmak için adımlar atmıştır. Fakat bu bölgede ABD’nin askerleri bulunmaktadır. Türkiye’nin de ısrarları üzerine ve görüşmelerden sonra ABD bu bölgedeki askerlerini geri çekmiştir. Amerika’daki bazı kesimler Trump’ın bu çekilme kararına tepki göstermişlerdir. Bu tepkilerin temeli PKK ile Amerika ilişkilerine dayanmaktadır. Amerika yıllarca PKK’ya destek vermiştir ve terör örgütünü değil Kürtleri desteklediğini söylemiştir. Bu tepkilerin üzerine Trump ‘’biz Türkiye’nin düşmanı olan PKK ile ittifak yapmıştık, bunun üzerine PKK ve Türkiye arasında savaş tohumları ektik ve ayrıca Türkiye’yi Rusya’ya doğru itiyorduk’’ şeklinde açıklama yapmıştır. Yani aslında bir ülkenin daha Rusya ile yakınlaşmasını ABD’ye karşı durmasını engellemek amacı ile Suriye’nin Kuzey bölgesinden çekilme kararı almıştır.
SONUÇ
ABD’nin Ortadoğu’daki devletlere müdahale etmesi, yani Ortadoğu politikası bu bölgede kaosa neden olmaktadır. ABD’nin de asıl amacının bu olduğu söylenebilir. Çünkü bu devletler gelişmiş devletler olsalardı, ya da bu kadar çok kaos ve şiddet yaşanmadan gelişmiş olsalardı, ABD bu devletleri istediği gibi kontrol edemezdi. Yani petrole bu kadar kolay ulaşamaz, İsrail’e istediği yardımı yapamazdı. Seçim kampanyaları sırasında Ortadoğu politikaları ile istikrarı, refahı sağlayacağı söylemleri ile başbakan seçildikten sonra bu bölgede tam tersine istikrarsızlığı sağlamıştır. Uyguladığı bu politikalar İsrail’in güvenliğini sağlaması, ABD’nin tüm ülkelere ve halklara önderlik edeceği inancı, petrolü kontrol etmesini ve Ortadoğu’da güç kazanmasını sağlamıştır. Trump’ın İran’a ne kadar yaptırım uygularsa uygulasın nükleer silah programını durduramaması, Filistin’e karşı daha açık bir şekilde saldırgan politikalar izlemesi ve Filistin’i zayıflatmaya çalışması gibi politika örneklerine baktığımız zaman ABD’nin gücünün azaldığını da görmekteyiz. İsrail’e açıkça destek vermesi BM ve AB gibi uluslararası örgütlerden tepkiler toplaması bu tür politikaları izlediği sürece uluslararası alanda yalnızlaşacağı söz konusudur. Özellikle Filistin’e karşı izlediği politikalar ABD’nin güvenirliliğini sarsmaktadır.
Kaynakça
- Adams, P. (2021, 2 26). BBC NEWS. https://www.bbc.com/news: https://www.bbc.com/news/world-middle- east-56205056 adresinden alındı
- ALBAYRAK, H. Ş. (2012). Tarihi ve Sosyal Bir Realite Olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde Gelişen Protestan Fundamentalizmi . M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi.
- Ali, O. (2016). Donald Trump’ın Ortadoğu Politikası ve Kürtler. Orsam Bölgesel Gelişmeler Değerlendirmesi.
- İNAT, K. (2019, Ekim 09). SETAV. https://www.setav.org: https://www.setav.org/trumpin-suriye-politikasini- anlamak/ adresinden alındı
- KARAKUŞ, N. (2019). ABD BAŞKANI DONALD TRUMP’IN SÖYLEMLERİNDE İSLAMOFOBİ. ABD BAŞKANI DONALD TRUMP’IN SÖYLEMLERİNDE İSLAMOFOBİ. Gaziantep, TÜRKİYE: HASAN KALYONCU ÜNİVERSİTESİ.
- KİBAROĞLU, M. (2017). İRAN DIŞ POLİTİKASINDA ABD’NİN YERİ VE TRUMP DÖNEMİ. STRATEJİST.
- KURT, V. (2019). TRUMP VE SURİYE KRİZİ. SETA.
- ÖNCEL, M. A. (2018). ABD’NİN ORTADOĞU’YA YÖNELİK KAMU DİPLOMASİSİ: OBAMA ve TRUMP DÖNEMİ. Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Dergisi.
- ÖZTÜRK, M. (2019). Trump’ın Kudüs Kararının Bir Analizi. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi.
- TELCİ, İ. N. (2018). Ağırlaştırılmış Ekonomik Yaptırımlar:Trump İran’dan Ne İstiyor? Seta Perspektif.
- TOPUZ, Z. Ç. (2018). TRUMP DÖNEMİ DEĞİŞEN DENGELERİN FİLİSTİN-İSRAİL BARIŞ SÜRECİNE ETKİSİ. Akademik Ortadoğu.
- TURAMAN, O. (2018). TÜRKİYE VE ABD’NİN ORTADOĞU DIŞ POLİTİKASI: IRAK VE SURİYE ÖRNEKLERİ ÜZERİNDEN ÇATIŞAN VE ÖRTÜŞEN DEĞERLER İKİLEMİ. Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
Thanks for sharing. I read many of your blog posts, cool, your blog is very good.
Ellerinize kaleminize sağlık, her zaman takip ettiğim bir site ve en beğendiğim makalelerden biri oldu. Yolunuz açık olsun.
Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Umarım başka yazılarınızı da okuyabiliriz. Anlatım tarzınız çok akıcı ve konu seçiminiz oldukça başarılı.. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Çok güzel yazmışsınız damla hanım kaleminize sağlık. Yazılarınızın devamının gelmesi dileğiyle.Trump döneminin önemli bir dönem olduğunu düşünüyorum, zira yıllar sonra Amerikada bir darbe girişimi oldu. Amerikanın Ortadoğu politikaları gerek Türkiye açısından, gerek Ortadoğu ülkeleri açısından her zaman önemli olmuştur. Türkiye ile anlaşmalarını şekillendirdiğini görmekteyiz. Harika bir konu olmuş. Başarılarınızın devamını dilerim.