Tarih – Açık Pencere https://www.acikpencere.com Gençlik Düşünce ve Araştırma Kuruluşu Mon, 18 Mar 2024 13:44:22 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.3 https://www.acikpencere.com/wp-content/uploads/2020/12/cropped-kullanici-32x32.png Tarih – Açık Pencere https://www.acikpencere.com 32 32 AP Seminerleri: Ok, Tüfek ve At – 16. Yüzyıl Osmanlı Askeri Devrimi https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-ok-tufek-ve-at-16-yuzyil-osmanli-askeri-devrimi/ https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-ok-tufek-ve-at-16-yuzyil-osmanli-askeri-devrimi/#respond Thu, 07 Mar 2024 18:10:20 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=19250 Şubat ayında genç düşünce ve araştırma dünyasına yepyeni bir pencere açıyoruz! “Açık Pencere Seminerleri” kapsamında, bu ayın konuğu değerli hocamız Doç. Dr. Özgür Kolçak olacak. Tarih tutkunları ve meraklı gençler için kaçırılmayacak bir etkinlik sizi bekliyor.

Bu seminerde, Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. yüzyıldaki askeri evrimine/devrimine dair detaylı bir keşfe çıkacak ve bu zengin tarihi dönemi, Özgür Kolçak’ın son kitabı “Ok, Tüfek ve At” üzerinden keşfedeceğiz.

Geçmişten günümüze taşınan bu önemli ilişkileri daha yakından keşfetmek için bizimle birlikte olun! Birlikte tarih kokan bir sohbet için hepinizi bekliyoruz. Gelin, geçmişi keşfedin, geleceğe birlikte yürüyelim! ???? Kayıt olmak için profildeki linki kullanabilirsiniz! ✨

Katılım tamamen ücretsizdir. Google Meet üzerinden online olarak gerçekleşecek bu etkinliği kaçırmayın. Katılımın 100 kişinin üstüne çıkması durumunda etkinlik YouTube canlı yayını ile desteklenecektir.

TARİH: 17 ŞUBAT 2023
SAAT: 21.00
KONUM: GOOGLE MEET

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-ok-tufek-ve-at-16-yuzyil-osmanli-askeri-devrimi/feed/ 0
AP Seminerleri: Yeni Bir Dünya’nın Bidayeti: Aksa Tufanı https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-yeni-bir-dunyanin-bidayeti-aksa-tufani/ https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-yeni-bir-dunyanin-bidayeti-aksa-tufani/#respond Thu, 04 Jan 2024 07:09:25 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=19176 Açık Pencere Seminerleri’nde Yeni Bir Buluşma:

Açık Pencere Seminerleri’nin Ocak ayındaki ilk konuğu, siyaset bilimci Doç. Dr. Abdulgani Bozkurt olacak. Bozkurt, 6 Ocak 2024 tarihinde saat 21.00’de gerçekleştireceği “Yeni Bir Dünya’nın Bidayeti: Aksa Tufanı” başlıklı konferansında, 2023 yılında İsrail ve Filistin arasında yaşanan ve devam eden Aksa Tufanı‘nın dünya sistemi üzerindeki etkilerini tartışacak.

Peki Aksa Tufan’ı Nedir?

2023 yılında Orta Doğu’yu sarsan ve dünyayı derinden etkileyen bir olay yaşandı: Aksa Tufanı Operasyonu. Hamas tarafından başlatılan operasyonlar, İsrail’in Doğu Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya girişi kısıtlaması ve Filistinlilerin evlerini yıkması gibi eylemlerine tepki olarak gerçekleştirildi.

Saldırılarda, İsrail’in her yerindeki şehirlere binlerce roket atıldı. Roketler, İsrail’in kuzeyindeki Tel Aviv ve Haifa gibi büyük şehirlerini de hedef aldı. Bununla beraber dünyanın en büyük açık alan hapishanesi olan Gazze’nin etrafındaki karakollara eş zamanlı saldılar gerçekleştirildi.

İzzettin El-Kassam Tuğaylarının saldırısına karşılık, İsrail “Demir Kılıç” adı verilen bir askeri operasyonu başlattı. Operasyonda, İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ndeki sivil, askeri ve dini birçok yeri hedef gözetmeksizin bombaladı. Ardından başlatılan kara harekatı hala devam etmektedir. İsrail’in saldırıları sonucunda binlerce çocuk ve sivil hayatını kaybetti.

Öte yandan uluslararası toplum, bu krizi durdurmak için çeşitli girişimlerde bulundu. Ancak yaşanan çatışmaların durdurulamaması/durdurulmaması uluslararası sistemin işlevsizliğini gözler önüne serdi. Dolayısıyla Aksa Tufanı, uluslararası sistemin yeniden şekillenmesine yol açabilir. Bu olay, uluslararası toplumun barış ve güvenlik için daha etkin bir rol oynaması gerektiğini gösterdi.

Katılım tamamen ücretsizdir. Google Meet üzerinden online olarak gerçekleşecek bu etkinliği kaçırmayın. Katılımın 100 kişinin üstüne çıkması durumunda etkinlik YouTube canlı yayını ile desteklenecektir.

Hemen Başvur!

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-yeni-bir-dunyanin-bidayeti-aksa-tufani/feed/ 0
AP Seminerleri: Mustafa Alican ile Malazgirt Günlükleri https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-mustafa-alican-ile-malazgirt-gunlukleri/ https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-mustafa-alican-ile-malazgirt-gunlukleri/#respond Sun, 17 Dec 2023 10:46:05 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=19000 Açık Pencere Seminerleri’nde unutulmaz bir buluşma için yeniden geri sayım başladı! 

Mustafa Alican ile Malazgirt Günlükleri etkinliğimize davetlisiniz!

Bu etkinliğimizde akademisyen, araştırmacı ve Malazgirt Savaşı alanında uzman olan Muş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alican, bizlerle olacak. Siz de tarih ve kültür meraklısı gençler olarak, Malazgirt Savaşı’nın izlerini sürmek ve gerçekleri keşfetmek için bu eşsiz etkinliği kaçırmayın!

Bu etkinlikte; Prof. Dr. Mustafa Alican’ın “Malazgirt Günlükleri” isimli eseri üzerinden, savaş alanındaki keşifleri, yerel halkla yapılan sohbetleri ve daha fazlasını içeren bir söyleşi bizi bekliyor.

Moderatörlüğünü Zehra Akarsu‘nun yapacağı etkinliğimize katılmak için hemen kaydolun ve bu derin tarihi yolculukta bizimle birlikte olun! ????

Tarih: 27 Aralık 2023
Saat: 21.00

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerleri-mustafa-alican-ile-malazgirt-gunlukleri/feed/ 0
Akademik Pusula: Mevleviyet Nedir? https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-mevleviyet-nedir/ https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-mevleviyet-nedir/#respond Wed, 06 Dec 2023 09:58:36 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=18955 Bugünkü kavramımız, mevleviyet. Mevleviyet, Osmanlı devletinde ikiye ayrılmış olan kadılık kurumunun yüksek ayağını ifade eder. Bazı muhit ve şehirlerin Osmanlı yönetimi nezdinde ayrı bir yeri olduğu için oralara hususu ve özel eğitimli kadılar atama usulü benimsenmiştir. Bu özel kadıların sayısı İmparatorluk topraklarıyla eş zamanlı olarak artmış veya azalmıştır. Meşhur mevlevilerin sırası ise biilad-ı hamse yani 5 şehir Edirne Şam, Bursa, Filibe ve Mısır, Haremeyn kadılığı (Mekke ve Medine) ve istanbul kadılı sayılabilir. Bu hafta akademik pusula da mevleviyet kavramını işledik. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-mevleviyet-nedir/feed/ 0
AP Seminerleri: Osmanlı-Safevi İlişkileri https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerler-osmanli-safevi-iliskileri/ https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerler-osmanli-safevi-iliskileri/#respond Fri, 20 Oct 2023 10:39:36 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=18993 Açık Pencere Seminerleri: Osmanlı-Safevi İlişkileri” konulu etkinliğimiz, tarih meraklıları ve genç düşünürler arasında büyük ilgi uyandırdı. 27 Ekim Cuma günü saat 21.00’de Google Meet üzerinden online olarak gerçekleşen etkinlik, Osmanlı ve Safevi İmparatorlukları arasındaki ilişkilere odaklandı.

Doç. Dr. Murat Alanoğlu‘nun konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, Osmanlı-Safevi ilişkilerinin derinliklerine inildi. Bu ilişkilerin tarihsel, siyasi ve kültürel boyutları detaylı bir şekilde incelenerek, bu iki büyük imparatorluğun etkileşimleri ve bölgenin tarihindeki yansımaları katılımcılara aktarıldı.
Moderatör Zehra Akarsu’nun yönettiği etkinlik, katılımcıların interaktif bir şekilde soru sormasına ve konuşmacıyla etkileşime geçmesine olanak sağladı. Özellikle, Osmanlı-Safevi ilişkilerinin bölgenin tarihindeki önemini anlamak ve bu ilişkilerin Orta Doğu ve Anadolu’nun siyasi ve kültürel dinamiklerine nasıl yansıdığını keşfetmek isteyen gençlerin ilgisini çekti.

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ap-seminerler-osmanli-safevi-iliskileri/feed/ 0
Akademik Pusula: Cebelü Nedir? https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-cebelu-nedir/ https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-cebelu-nedir/#respond Mon, 11 Sep 2023 09:55:27 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=18952 Bu hafta ele alacağımız kavramımız Cebelü. Moğol dilinde silah ve zırh anlamlarına gelen cebe kelimesinden türeyen Cebelü, kısaca Osmanlı Devleti içerisinde tımar sahiplerini sefere götürmekle yükümlü oldukları tam teçhizatlı ve ordu içerisinde azımsanmayacak bir nüfusa sahip süvari birliklerdir. Toprağı işleme hakkını elinde bulunduran tımar sahipleri buna mukabil olarak sefer sırasında savaşa gitmek ve yanlarında muayyen nispetle Cebeli götürmekle mükelleflerdi. Delik sahiplerinin cebeliği çıkarma mükellefiyetleri dirliklerinin gelirine göre değişmekteydi. İkinci Mehmet döneminde Fatih kanunnamesiyle standart hale getirilen cebeli miktarları bunun öncesinde dönemsel olarak da farklılık arz etmekteydi. Osmanlı Devleti oluşturulan bu askeri ve ekonomik yapı ile uzun süre asker tedariğinde ve toprak işletiminde sıkıntı çekmemiş, kendisini mühim bir dertten kurtarmıştır. ???????? Bu hafta akademik kutsalda ele aldığımız kavram Cebelü’ydi. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere. ????????

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-cebelu-nedir/feed/ 0
Akademik Pusula: Mülazemet Nedir? https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-mulazemet-nedir/ https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-mulazemet-nedir/#respond Wed, 07 Jun 2023 09:53:18 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=18949 Bugünkü kavramımız mülazemet. Osmanlı İlmiye Sistemi’nde medrese mezunu olan gençlerin veya görev süresi biten kadın yahut müderrislerin bir sonraki görev zamanına kadar bekledikleri ve beklerken de kazasker dairelerinde kendilerini geliştirdikleri süreye verilen addır. Ve bu kavram günümüzdeki stajın karşılığıdır. Bu sistemin uygulamaya konmasının sebebi ise imparatorluk topraklarının genişlemesine bağlı olarak sayıları artan mezunlara meslek hayatına atılırken adil bir ortam sağlamakta. Bu terim aslen ilmiye özelinde kullanılmakla beraber Osmanlı’da askeri ve idari meslekler için de kullanılmıştır. Bu hafta akademik pusulada mülazemet kavramını inceledik. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere..

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-mulazemet-nedir/feed/ 0
Akademik Pusula: Flori Nedir? https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-flori-nedir/ https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-flori-nedir/#respond Mon, 22 May 2023 09:48:32 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=18943 Bu hafta ele alacağımız kavram “Flori”. Flori, İtalyanca florin kelimesinden gelmekte olan ve ilk defa Floransa’da basılan bir altın paradır. İlk başta gümüş olarak basılan para daha sonrasında altın olarak darp edilmiş, Floransa’yı ve dahi Avrupa’yı aşarak geniş bir kullanım alanına sahip olmuştur. Floransa merkezli olması hasebiyle paranın bir yüzünde Floransa’nın sembolü olan zambak motifi diğer yüzünde ise Vaftizci Yahya’nın resmi bulunmaktadır. Bu altın para İtalyan devletlerinin Türkmen beylikleriyle olan ticari münasebetleri dolayısıyla batı Anadolu’da geniş ölçüde kullanılmış ve ilk altın paranın darp edildiği Fatih dönemine kadar Osmanlı Devleti’nde en çok kullanılan altın para olmuştur. Zaman içerisinde Avrupa menşeli altın paraların genel adı haline gelen Flori kullanım alanını kaybetmiş ve eski önemini yitirmiştir. Akademik Pusula’da bu hafta Flori kavramını ele aldık. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere!!

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/akademik-pusula-flori-nedir/feed/ 0
İran ve Hint Kültürünün Kadim Birlikteliği https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/iran-ve-hint-kulturunun-kadim-birlikteligi/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/iran-ve-hint-kulturunun-kadim-birlikteligi/#respond Sat, 29 Apr 2023 18:29:20 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=19138 Orta Doğu veyahut Ön Asya olarak ifade edilen coğrafî bölge, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren farklı kavimlerin ve dinlerin merkezi olmuş ve dünya tarihi açısından her daim önemini korumuştur. İran da günümüzde birçok siyasi, dînî ve sosyal kargaşanın merkezi olan Orta Doğu coğrafyasının ana unsurlarındandır. Jeopolitik açıdan İran; Asya, Avrupa, Arap Yarımadası ve hatta Afrika arasında adeta bir köprü vazifesi görmektedir. Asırlar boyunca bu köprü aracılığıyla kavimler, dinler, kültürler ve diller dört bir yana yayılmış ve İran’ı bu çok yönlü hareketin merkezi haline getirmiştir. Dolayısıyla İran’ın, özellikle dînî ve kültürel açıdan bir hayli zengin bu ortamdan etkilenmesi işten bile değildir. Fakat her ne kadar İran toplumunun mezkur bölgede tesiri büyük ve geçmişi uzun olsa da, köken itibariyle İran ırkının ana yurdu Orta Doğu değildir. Tarihini tam olarak belirleyemediğimiz bir dönemde, Arya veya Aryan olarak isimlendirilen, Hint ve İran kavimlerini ihtiva eden ırkın çeşitli kolları Maveraünnehir’in kuzeyinde ve Hazar Denizi’nin çevresinde birlikte yaşamaktaydılar (Yıldırım, 2010, s. 10). Bilhassa filoloji sahasında ve dînî metinler üzerinde yapılan incelemeler bu iki kavmin atalarının bir olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Fakat ilerleyen süreçte, dînî olarak farklı inanışlar benimsedikleri dolayısıyla mı yoksa farklı coğrafyalara göç edip din, dil ve kültür olarak değişmeleri hasebiyle mi birbirlerinden uzaklaştıkları konusunda hâlen çeşitli görüşler vardır. Ancak bu ihtilafın ötesinde, akademi camiası iki kavmin göçlerden önce ortak bir dil ve dine sahip oldukları konusunda hemfikirdir.

]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/iran-ve-hint-kulturunun-kadim-birlikteligi/feed/ 0
Ortaçağ Avrupası’nda Köylü Olmak https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/ortacag-avrupasinda-koylu-olmak/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/ortacag-avrupasinda-koylu-olmak/#respond Tue, 18 Apr 2023 09:04:33 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=18921 Özet    

            Bu çalışmanın amacı Orta Çağ’da Avrupa nüfusunun çok büyük çoğunluğunu oluşturan köylülerin gündelik yaşamı hakkında genel bir çerçeve çizmektir. Orta Çağ Avrupası’nın tarih yazımında odak noktası genelde saraylar ve şehirler olmuştur. Dönemin kaynaklarında da kırsal yaşam ve köylülerin yaşam biçimi genelde göz ardı edilmiştir. Halbuki Feodal düzenin yapı taşı olan Malikâne sistemi ve yarattığı refah, bu köylülerin aheste emeklerinin üzerine kurulmuştur. Senyörün toprağında çalışmaktan ve malikânenin diğer işlerini yapmaktan arta kalan zamanlarda kendi küçük bahçelerinde çalışma fırsatı bulan köylüler, vergilerini hem emek hem de ürünle ödemektedir. Feodalizm hiyerarşisinde her ne kadar farklı sınıflara bölünmüş olsalar da, köylüler arasındaki bu sınıf farkları zamanla erimiş ve Orta Çağ’ın sonlarına gelirken tek bir üretici sosyal sınıfa dönüşme eğilimine girmiştir.

Anahtar Kelimeler: Avrupa orta çağı, feodalizm, feodal köylü, gündelik yaşam tarihi, lord, malikane sistemi, manoryalizm, senyör, serf.

Abstract

The aim of this study is to draw a general framework about the daily life of the peasants, who made up the vast majority of the European population in the Middle Ages. The focal point of medieval Europe’s historiography was generally palaces and cities. In the sources of the period, the rural life and the lifestyle of the villagers were generally ignored. However, the Manor system, which is the building block of the feudal order, and the wealth it created were built on the slow labor of these peasants. Those who have the opportunity to work in their own small gardens in their spare time from working on the land of the Master and doing other works in the Mansion, the villagers pay their taxes with both labor and produce. Although they were divided into different classes in the hierarchy of feudalism, these class differences among the peasants melted over time and tended to turn into a single productive social class towards the end of the Middle Ages.

Keywords: European middle ages, feudalism, feudal peasant, history of everyday life, lord, manor system, manorialism, Medieval Europe, lord, serf.

]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/ortacag-avrupasinda-koylu-olmak/feed/ 0
Osmanlı Askeri Sistemi’nin Doğuşu ve Gelişimi https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/osmanli-askeri-sisteminin-dogusu-ve-gelisimi/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/osmanli-askeri-sisteminin-dogusu-ve-gelisimi/#respond Fri, 31 Mar 2023 08:47:24 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=18909 Özet                                                                                                                                                               

         Buçalışmanın amacı, kısa bir Osmanlı Askeri Tarihi perspektifi oluşturmaktır. Askeri tarih yazımı, tarih yazımının başladığı en erken çağlarda kendine yer bulmuştur. Devletlerin askeri teşkilatlanması; güçler dengesi, savaşlar, fetihler, uluslararası arenada kabul görme çabası, bağımsızlık hareketleri, sömürge politikaları, ekonomi ve kültürel ilişkileri doğrudan etkilemiş ve etkilenmiştir. Osmanlı Devleti’nin kısa bir süre içinde elde ettiği başarılar, cihan devleti olmasında önemli gücün düzenli bir askeri teşkilatlanmanın olduğu aşikârdır. Sistemli ve çağın ötesinde kurulan bu müesseseyi anlamak ve yorumlayabilmek için bu çalışma zemininde tartışmaya açık hale getirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Yeniçeri Ocağı, Yaya ve Müsellemler, Akıncılar, Askeri Tarih, Tımarlı Sipahiler  

Abstract

The aim of this study is to create a brief perspective of Ottoman Military History. Military historiography found its place in the earliest times when historiography began. Military organization, balance of power, wars, conquests, efforts to be accepted in the international arena – valid for all ages – have directly affected and been affected by independence movements, colonial policies, economic and cultural relations. The successes of the Ottoman Empire in a short time and it is obvious that the important power in becoming a world state is a regular military organization. In order tofully grasp this systematic and well designed institution, which is ahead of its time,  it is going be scrutinized and subjeckt of this essay.

Keywords: Janissary Corps, Yaya and Müsellemler, Raiders, Military History, Fief Holders

]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/osmanli-askeri-sisteminin-dogusu-ve-gelisimi/feed/ 0
Yedinci Yüzyıl İslam Toplumunun Fay Hatları https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/yedinci-yuzyil-islam-toplumunun-fay-hatlari/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/yedinci-yuzyil-islam-toplumunun-fay-hatlari/#respond Thu, 05 Jan 2023 08:08:23 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=18893 Özet

Silm-(selm) kökünden türeyen ve teslim olmak, kurtuluşa ermek manasına gelen İslâm, Allah’ın Hz. Muhammed (s.a.v.) vasıtasıyla tüm insanlığa gönderdiği son dindir. İbrahimî dinlerden birisi olan İslâm, 610 yılında Mekke’de vahiy meleği Cebrail’in (as) Hz. Peygamber’e (s.a.v.) ilk vahyi getirmesi ile başlamıştır. Günümüzde dünya çapında en büyük dinlerden birisi olan İslâm’ın yaklaşık 1,8 milyar inananı bulunmaktadır. Yazıda, miladi yedinci yüzyılda meydana gelen gelişmeler, toplumun fay hatlarını dikkate alarak sosyal, kültürel ve siyasal vb. perspektiflerden değerlendirilecektir. Amacımız okuyucunun cahiliye dönemi öncesi ve sonrası toplumsal değişimleri algılamasına vesile olmaktır. Öncelikle yedinci yüzyıl İslam dünyası ve onu çevreleyen fiziki coğrafya üzerinde durulacak ardından bu yüzyılda meydana gelen siyasi ve kültürel gelişmeler aktarılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Fay Hatları, Toplum, Hz. Muhammed (sav), Cahiliyye, İslam.

Abstract

Islam, which derives from the root silm-(selm) and means surrender and attaining salvation, is the name of Allah’s Prophet. It is the last religion that he sent to all humanity through Muhammad. Islam, one of the Abrahamic religions, was sent to the Prophet by the angel of revelation Gabriel in 610 in Mecca. It started with the first revelation to the Prophet. Today, Islam, one of the largest religions in the world, has approximately 1.8 billion followers.In the article, the developments that took place in the seventh century AD, taking into account the fault lines of the society, social, cultural and political etc. perspectives will be evaluated. Our aim is to enable the reader to perceive the social changes before and after the period of ignorance. First of all, the seventh century Islamic world and the physical geography surrounding it will be emphasized, and then the political and cultural developments that took place in this century will be conveyed.

Keywords: Fault Lines, Society, Hz. Muhammad (pbuh), Jahiliyyah, Islam.

]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/yedinci-yuzyil-islam-toplumunun-fay-hatlari/feed/ 0
Osmanlı’da Kahvehane Kültürü ve Yarattığı Toplumsal Etkiler https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/osmanlida-kahvehane-kulturu-ve-yarattigi-toplumsal-etkiler/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/osmanlida-kahvehane-kulturu-ve-yarattigi-toplumsal-etkiler/#respond Tue, 15 Nov 2022 10:08:46 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=19168 Özet

Kahve, Etiyopya’dan çıkıp önce Sufîler aracılığıyla İslam dünyasına yayıldığı düşünülen, daha sonra da dünyanın her köşesine ulaşan bir içecek olmasının yanında aslında bundan çok daha fazlasıdır. Kahve ve kahve tüketiminin bir sonucu olarak ortaya çıkan kahvehaneler, çeşitli coğrafyaların sosyal hayatında çok mühim değişikliklere sebep olmuştur. Kahvehane kültüründen önce sosyal alanı cami ve çarşılardan ibaret olan Osmanlı toplumu, kahvehanelerin yaygınlaşmasıyla adeta seküler bir kamusal alan kazanmıştır. Din, etnisite ve sosyal statü fark etmeksizin bir araya gelen grupların karşılıklı etkilişimine sahne olan kahvehaneler, bir anlamda Osmanlı toplumunun sosyal mobilitesini de arttırmıştır. Her ne kadar yasaklar ve engellemelerle karşılaşsa da, toplum tarafından benimsenen kahvehaneler bütün bu zorlukları aşarak legal kimliğine kavuşmuş ve günümüze kadar ulaşmıştır. Bu makale; kahvehane kültürünün Osmanlı toplumu üzerindeki etkilerini inceleyerek, sebep olduğu köklü değişiklikleri gözler önüne serecektir.

Anahtar Kelimeler: Kahvehane, Kahve, Kamusal Alan, Cafe, Osmanlı, Sekülerleşme

Abstract

Coffee is a beverage that is thought to have originated in Ethiopia and spread to the Islamic world first through Sufis and then to every corner of the world, but it is much more than that. Coffee houses, which emerged as a result of coffee and coffee consumption, have caused significant changes in the social life of various geographies. Ottoman society, whose social space before the coffeehouse culture consisted of mosques and bazaars, gained a secular public space with the spread of coffeehouses. The coffeehouses, which witnessed the mutual interaction of groups coming together regardless of religion, ethnicity and social status, in a sense increased the social mobility of Ottoman society. Even though they faced prohibitions and restrictions, coffeehouses, which were adopted by the society, overcame all these difficulties, gained their legal identity and have survived to the present day. This article will analyse the effects of the coffeehouse culture on Ottoman society and reveal the radical changes it caused.

Keywords: Coffeehouse, Coffee, Public Space, Cafe, Ottoman, Secularisation

]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/osmanlida-kahvehane-kulturu-ve-yarattigi-toplumsal-etkiler/feed/ 0
Akademik Pusula: Kazasker Nedir? https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/kazasker-nedir/ https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/kazasker-nedir/#respond Mon, 07 Nov 2022 09:09:12 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=7941 Bugünkü kavramımız Kazaskerlik. Kazaskerlik kuruluşu ikinci halife Hazreti Ömer zamanına dayanan asli görevi adından da anlaşılacağı üzere askeri ve yüksek seviyeli davalara bakmak olan, Osmanlı adli sisteminde ise bir kimsenin yükselebileceği en yüksek mertebenin ismidir. İsminde asker olmasını sebebi, sultan sefere çıktığında ordu arasındaki davalara bakması için yanında onu götürmesindendir. Osmanlı Devleti’nde resmi olarak bu kurumun kurulması 1. Murat zamanına tekabül etmekle beraber, kurumsal kimliğini Fatih Sultan Mehmet zamanında kazanmış ve Rumeli mertebesi daha yüksek olmak üzere, Rumeli ve Anadolu Kazaskerliği olarak ikiye ayrılmıştır. Görevleri arasında cinayet, hırsızlık ve idam gibi çok ciddi davalara bakmak, savaş zamanı ordu içerisindeki davaları görmek ve diğer şehirlere ve kazalara kadı atamak sayılabilir. Bu hafta Akademik Pusula’da kazasker kavramını inceledik. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/kazasker-nedir/feed/ 0
Akademik Pusula: Devşirme Nedir? https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/devsirme-nedir/ https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/devsirme-nedir/#respond Sun, 17 Jul 2022 08:35:27 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=6928 Devşirme, Osmanlı Devleti’nde çeşitli hizmetlerde kullanılmak amacıyla Hristiyan tebaadan 8-20 yaş aralığındaki çocukların belirli kaideler çerçevesinde seçilmesidir. I. Murad döneminde pençik ismi ile gayrimüslim savaş esirlerinden faydalanılarak benzer bir işleme başvuran Osmanlı, zaman içerisinde asker ihtiyacının artması ve fetihlerin azalması sonucu devşirme yoluna başvurmuştur. Birçok açıdan orijinallik arz eden bu usulün Çelebi Mehmed zamanında başladığı, ancak oğlu II. Murad devrinde kanunlaştığı anlaşılmaktadır. Kanuna göre annesiz, babasız, ailenin tek oğlu, aşırı uzun veya kısa olan çocuklar alınmaz; ailenin fiziken ve zihnen sağlıklı çocuklar seçilirdi. Uzun yıllar başarılı bir şekilde işleyen bu sistem içerisinden çıkan devşirmeler arasında Rüstem Paşa, Sokullu Mehmet Paşa, Pargalı İbrahim Paşa gibi devletin en üst kademelerine yükselen kişiler de bulunmaktadır.

Video için tıklayınız!

 

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/devsirme-nedir/feed/ 0
Akademik Pusula: Vakanivüs Nedir? https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/vakanivus-nedir/ https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/vakanivus-nedir/#respond Sun, 19 Jun 2022 15:02:12 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=6135 Akademik Pusula’nın bu bölümünde vakanüvis kelimesini ele alacağız. Arapça “vaka” yani olay ile Farsça “nüvis” yani yazıcı kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşturulan vakanüvis kelimesi Osmanlı Devletinde resmi olarak tarih yazan görevlilere verilen isimdir. Önceleri vekāyi’nüvîs şeklinde kullanılmış olan kelime zamanla vakanüvis şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. Tarih yazıcılığı kurumu Osmanlıda çok öncelere dayansa da vakanüvislik ismiyle ortaya çıkması ve sisteme oturması 1700’lü yıllarda ünlü vakanüvis Naima ile olmuştur. Osmanlı vakanüvisliği ilmi anlayışı ve yazım tekniği bakımından İslam tarih yazıcılığı geleceğine büyük ölçüde bağlı kalıştır. Bununla beraber vakanüvisler sadece kendi dönemlerinin tarihini yazmakla kalmamış kendilerinden önceki zamanları da farklı kaynaklar kullanarak aktarmışlardır. Yazılmış olan bu vakanameler günümüz Osmanlı tarihi yazımında arşiv belgeleriyle beraber başvurulan birinci derecede önemli kaynaklardır.
Akademik pusulanın bu bölümünde vakanüvis kelimesini ele aldık. Önümüzdeki bölüm görüşmek üzere.

Video için tıklayınız!

 

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/akademik-pusulaa/vakanivus-nedir/feed/ 0
Sadaret Dönemi: Sadrazam Ali Paşa’nın Hayatı ve Şehadeti https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/sadaret-donemi-sadrazam-ali-pasanin-hayati-ve-sehadeti/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/sadaret-donemi-sadrazam-ali-pasanin-hayati-ve-sehadeti/#comments Thu, 10 Feb 2022 09:56:22 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=5681 Sadrazamlık veyahut sadaret makamı, Osmanlı devlet teşkilatı içerisinde büyük bir öneme sahiptir. Tarihi geçmişine baktığımızda Türk-İslam devletlerinde ve bilhassa Selçuklular’da bulunan, baş vezirlik makamının bir devamı olarak kabul edilen (İpşirli, 2008, s. 414-415) ve takriben 15. yüzyılın ortalarına doğru yaygınlaşan sadrazam tabiri, daha önceki dönem kaynaklarında genellikle vezir-i azam şeklinde geçmektedir (Kaşıkçı, 2016, s. 112). Padişahlıktan sonra en yüksek makam olan, hatta zaman zaman alınan kararlarda padişahı dahi devre dışı bırakan sadrazamlık makamına tarih içerisinde birçok nevi şahsına münhasır devlet adamı getirilmiştir. Bu görevde bulunmuş devlet adamlarından bir tanesi de, üç buçuk sene makamda kalmasına rağmen tarihi seyre azımsanmayacak bir şekilde etki eden Damat Ali Paşa’dır. Ali Paşa’nın sadaret döneminde Osmanlı Devleti askeri ve siyasi yenilgiler silsilesi neticesinde buhranlı bir dönem geçirmektedir. Bu sıkıntılı dönem içerisinde Sadrazam Ali Paşa bir taraftan siyasi ehliyeti, diğer taraftan ilim ile münasebeti hasebiyle dikkat çekmektedir. Paşa, Karlofça Antlaşması ile Lale Devri arasındaki dönemde, 18. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşen Petrovaradin Savaşı’nda şehit düşmüş ve Osmanlı’nın hezimeti, savaştan 2 yıl sonra başlayan Lale Devri’ne yol açan saikler zincirinin son halkası olmuştur. Bu yazıda, Ali Paşa’nın hayatını, kişiliğini ve şehadetini içerisinde bulunduğu dönem çerçevesinde genel bir değerlendirme ile ele alacağız.

Ali Paşa, günümüzde Bursa’nın Orhangazi ilçesine bağlı, doğal güzellikleri ile halen dikkat çekmeye devam eden İznik Gölü kenarındaki Sölöz köyünde dünyaya geldi (Özcan, Sevinç, 2019, s. 449). Doğum tarihi konusunda dönemin kaynaklarında net bir bilgi olmadığı için bu noktada ihtilaflar mevcuttur. Bazı batılı kaynaklarda (örneğin “The Encyclopaedia of Islam”) 1667 tarihinde doğduğu yazmasına rağmen (R. ve diğerleri, 1986, s. 395) diğer kaynakların ekseriyetinde, Ali Paşa’nın vefatında otuz beş yaşında olduğu konusunda mutabakat vardır. Dolayısıyla şehadetinin 1716 senesinde vuku bulmasından hareketle H.1093 (M.1682)’de dünyaya geldiği söylenebilir (Özcan, 2010, s. 433). Kaynaklarda, mezkur zâtın ismi farklı unvanlar ile anılmaktadır. Yerel kaynaklarda genel olarak “Silahdar, Damat, Şehit” gibi unvanlar ile birlikte zikredilen Ali Paşa’nın, Batılı kaynaklar tarafından kullanılan “Cin” lakabı muhtemelen kendisinin sadaret vazifesinden önce hokkabazlık ve sihirbazlık ile meşgul olmasından dolayıdır (Özcan, 2010, s. 433). Ali Paşa, babasının saray içerisinde muhtelif görevlerde bulunması hasebiyle II. Ahmet döneminde, henüz küçük sayılabilecek yaşta saray çevresine girme imkanı bulmuştur. Çorlulu Ali Paşa’nın silâhdarlığı sırasında kendisine intisap etmiş ve Çorlulu tarafından dönemin padişahı, kayınpederi II. Mustafa’ya takdim edilmiştir. Bu takdim neticesinde padişahın has kulları arasına dahil olmuş ve bu durum III. Ahmet’in cülûsundan sonra da aynen devam etmiştir (Özcan, 2010, s. 433). Nitekim ilerleyen süreçte sırasıyla sır katibi, rikabdar ve silahdar vazifelerini yerine getirmiştir (Süreyya, 1996, s. 274). III. Ahmet’in kızı Fatma Sultan ile izdivaç ederek payitaht ile olan bağını kuvvetlendirmiş ve sadrazam olmadan evvel dahi yönetimde tesiri her daim hissedilen bir kişi haline gelmiştir. Payitaht üzerindeki bu tesiri, sadrazam olacak kişinin belirlenmesinde söz sahibi olacak kadar da kuvvetlidir. Bunu özellikle Çorlulu Ali Paşa’nın sadrazamlıktan azledilmesinde ve Hoca İbrahim Paşa’nın sadrazamlığa tayininde görmek mümkündür. İlerleyen süreçte Hoca İbrahim Paşa’nın kendisi aleyhinde işler çevirdiği, hatta suikast hazırlığı içerisinde olduğu şüpheleriyle sadrazamı katlettirmiş ve 1713 senesinde kendisi sadrazamlığa yükselmiştir. Batılı birtakım kaynaklarda, Damat Ali Paşa’nın isteksiz bir şekilde sadrazam olduğu iddia edilse de bu iddiayı destekleyen başka herhangi bir kaynağa rastlanmamaktadır. Dolayısıyla bu iddia zayıf bir görüş olarak kabul edilmektedir.

Ali Paşa’nın sadrazam olarak ilk icraatı Prut Antlaşması ile ilgili bazı pürüzleri gidermek oldu (Danişmend, 1972, s. 7). Esasında niyeti, selefleri gibi 1699 Karlofça Antlaşması’nda kaybedilen toprakları imkanlar elverdiğince geri almaktı. Venediklilerin Osmanlı ticaret gemilerine karşı taciz girişimleri, Karadağlıları isyana teşvik etmeleri, Mora’da bulunan Ortodoks halkın Katolik olan Venedik’in baskısı karşısında Osmanlı yönetimini arar hale gelmesi ve bunun sonucunda Mora’nın tekrardan Osmanlı topraklarına katılma düşüncesinin Osmanlılarca benimsenmesi diğer başlıca sebeplere örnek olarak verilebilir. Sefer hazırlıklarına başlamadan önce İstanbul’daki Venedik elçisi ile görüşen Sadrazam Ali Paşa, Venedik’e bizzat mektup gönderse de bir sonuç elde edemedi. Sonuçsuz kalan girişimlerin ve Venediklilerin antlaşmayı bozan fiilleri neticesinde Mora seferinin hazırlıklarına başlandı (Özcan, Sevinç, 2019, s. 453). O sırada İstanbul’da hazır bulunan İbrahim Müteferrika elçi olarak Avusturya’ya gönderilmiş ve Avusturya’nın, Osmanlı-Venedik arasındaki bu savaşta tarafsız kalmasını istemiştir (Özcan, Sevinç, 2019, s. 453-454).

İki taraf arasındaki gelişmeler neticesinde ordu sefer için yola çıkarak malum topraklara ulaştı. Bizzat Serdar-ı Ekrem Ali Paşa tarafından komuta edilen kara ordusu ilk hamlede Mora Kasteli’ni alırken, diğer taraftan İnebahtı, Preveze gibi önemli noktalar ele geçirilerek Kuzey Mora’nın; Navarin, Kodon gibi bölgelerin hakimiyetiyle de Güney Mora’nın fethi gerçekleşti (Özcan, 2010, s. 433). Dahası, sefer esnasında uzun zamandır fethi gerçekleştirilemeyen bazı ada ve kaleler de Osmanlı topraklarına dahil edildi (Sarıkaya, Göger, 2018, s. 102). Bu fetih itibariyle Ali Paşa’nın unvanları arasına “Mora Fatihi” de eklendi. Zafer sonrası Edirne’ye dönen Ali Paşa, meselenin henüz çözüme kavuşmadığı kanaatindeydi. Zira paşaya göre özellikle Korfu adasının fethi zaruri bir durumdu. Dolayısıyla yeni bir sefere çıkılarak, Venedik donanmasının yuvası haline gelen bu adanın ele geçirilmesi şarttı (Karagöz, 2019, s. 60). Önceki zaferi de yeni bir zafer ile taçlandırarak hakimiyeti kuvvetlendirmek icab ediyordu. Hazırlık sonrasında donanmayı Korfu’ya gönderip 100.000’i aşkın (bazı kaynaklara göre 120.000 civarı) bir ordu ile Avusturya istikametine doğru yönelen Serdar-ı Ekrem Ali Paşa, kabrine ev sahipliği yapacak olan topraklarda olduğundan bihaber, Belgrad civarında yapılan istişare sonrasında Varadin taraflarına gitmeyi uygun gördü (Petrovaradin Muharebesi’nin gerçekleştiği bölge). Avusturya kuvvetleri takriben 64.000 kadardı (Özcan, 2010, s. 433). Kayda değer bir bilgi olarak Avusturya ordusu içerisinde Comte de Bonneval veyahut Osmanlı tarihinde bilinen adıyla Humbaracı Ahmet Paşa da bulunuyordu (Özcan, Sevinç, 2019, s. 457).

Rumeli Beylerbeyi Sarı Ahmet Paşa’nın önerisiyle, ordu yorgunluğunu atana kadar hücuma geçilmedi. Rivayetlere göre Ali Paşa, uygun olan hücum vaktini belirlemek için Müneccim La‘lîzâde Abdülbâki’nin vereceği eşref saatini beklemiştir (Özcan, 2010, s. 433). Karşılıklı top atışları dışında herhangi bir teşebbüsün olmadığı günün ertesinde savaş başlamış ve öğlene kadar sürmüştür. Savaşın neticesi Osmanlı’nın hezimeti ve Serdar-ı Ekrem Ali Paşa’nın şehadetidir. Şehadeti ile ismine bir unvan daha ekleyen Ali Paşa, bundan sonra Şehit Ali Paşa olarak anılmaya başlanmıştır. Şehadeti konusunda kaynakların ekseriyetine baktığımızda benzer bilgiler yer alır. Muharebe meydanının sağ cenahında şehadete erişen Ahmet Paşa’dan sonra o bölgede bozulmalar meydana gelmiş ve bunun üzerine Ali Paşa, orduyu cesaretlendirmek amacıyla yalın kılıç bir vaziyette o tarafa hücum edince alnına isabet eden kurşun sonucu şehit olmuştur (Özcan, 2010, s. 434). Ordu dağılmış, asker başsız kalmış ve geri çekilmeye başlamıştır. Geçici olarak serdar-ı ekremliğe Sarı Ahmet Paşa gelmiştir. Bazı kaynaklar Ali Paşa’nın orada yaralandığı ve Karlofça’da son nefesini verdiği yönünde görüş bildirmişlerdir (Özcan, Sevinç, 2019, s. 458-459). Tarihçi Hammer’de Karlofça konusunda hemfikirdir (Yılmaz, 2017). Şehidin naaşı, Defterdar Efendi’nin kiler arabası ile Belgrad’a götürülüp Kanuni Sultan Süleyman Camii haziresine defnedilmiştir. Türbesi ise yirmi üç sene sonra, Belgrad tekrardan alındığında inşa edilmiştir. 

Sadrazam Ali paşa, kaybedilen toprakları geri alma gayesinin ilk adımında başarılı olsa da, ikinci adımda kapı şehadete açılmış ve devlet hezimete uğramıştır. Osmanlı’nın 1711 Prut zaferi ile başlayan umudu, Mora’nın Fethi ile devam etmiş ancak Petrovaradin’de son bulmuştur. 1715-1718 Osmanlı-Venedik-Avusturya Savaşları’nın en mühim ve ağır muharebesi olan Petrovaradin, Osmanlı’nın binlerce askerine ve bazı stratejik topraklarına mal olmuştur. Bu olaylar zincirinin sonu da Lale Devri’nin miladı sayılan 1718 Pasarofça Antlaşması’na zemin hazırlamıştır.

1716 senesinde, mezkur devrin iki sene evvelinde gerçekleşen savaş zafer ile sonuçlansaydı muhtemelen Lale Devri’nin seyri çok farklı olacaktı. Belki de Ali Paşa unvanlarına daha nice unvan katacak, Osmanlı sadrazamları arasında ismini daha da yukarılara taşıyacak ve Lale Devri sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın tarihteki malum şöhretine gölge düşürecekti. Buna bir dayanak olarak İbrahim Paşa’nın, Ali Paşa’nın dul kalan eşi ile evlenerek damat olması ve siyasi bir kuvvet kazanması da gösterilebilir. Çünkü Ali Paşa şehit olmasaydı, Nevşehirli İbrahim Paşa Petrovaradin Savaşı’nda olduğu gibi katip veyahut başka devlet görevlerinde kalacak ve bu denli yükselemeyecekti. Bununla birlikte kimi tarihçiler tarafından Sokullu Mehmet Paşa’ya benzetilen Ali Paşa’nın, tarihi seyre etki etme noktasındaki potansiyeli ortaya konulmuştur.

Bu siyasi bağlamın dışında Ali Paşa’nın ilim ve dolaylı olarak kitaplar ile de ayrı bir münasebeti bulunmaktaydı. Nitekim kitaba ve ilme olan düşkünlüğü sonucunda birden fazla kütüphane kurmuştur. Bunların en meşhuru ve mühimi Şehzadebaşı’nda (günümüzde Vefa Lisesi içerisinde kalmaktadır) bulunan Şehit Ali Paşa Kütüphanesi’dir (Erünsal, 2010, s. 435). Kütüphanenin devamlılığı için kurdurduğu vakfın tevliyet konusu ise dikkate değer bir mevzudur. Ali Paşa, çocuklarının tamamı vefat eder ve soyu tükenir ise vakfın tevliyetinin kölelerinden en uygun olanına, onlar da yok ise dindar bir kişiye aktarılmasını vasiyet etmiştir (Arslanboğa, 2020, s. 558). Bu ince hesabı ve hassasiyetinden de anlaşılacağı üzere Paşa, ilme ve ilmin devamlılığına büyük önem vermektedir.

Şehit Ali Paşa’nın ilme ve alime verdiği ehemmiyete delil olarak dönemin önemli şahsiyetlerinin hamiliğini üstlenmesi de gösterilebilir. Nitekim kendisinin hâmîlik geleneği içerisinde mühim ve özel bir yere sahip olduğunu söylesek mübalağa etmiş olmayız. Paşanın, hâmîliğini yaptığı şahsiyetler arasında Osmanlı tarihçisi Naima, Şair Nedim ve Nabi gibi birçok büyük isim mevcuttur. Paşa, özellikle şairler üzerinde kayda değer bir etki bırakmış ve şimdiye kadar ki yapılan incelemelerin sonucunda Ali Paşa’ya atfedilmiş methiyeler kaleme alan 23 şair tespit edilmiştir (Koncu, Çakır, 2021, s. 1060). Şiirlerin ekseriyetinde Ali Paşa’nın fetihleri, ilmi şahsiyeti, cesareti, yardımseverliği, israftan ve liyakatsizlikten kaçınması gibi durumlardan söz edilmektedir. Divan edebiyatının gözde şairlerinden Nedim,elli beyitlik kasidesinde Ali Paşa’yı memleketi süsleyen bir sadrazam olarak tanıtmış;  Nabi ise “Allah Ali Paşa’yı dine kuvvet vermek için yaratmış” gibi methiyeler savurduğu şiirini “Paşa’yı övmeyen şaire yazıklar olsun” diyerek sonlandırmıştır (Koncu, Çakır, 2021, s. 1022-1043).

Sonuç olarak, genç yaşında saraya giren Şehit Ali Paşa, padişahın nazar-ı dikkatini celbetmiş, muhtelif hataları olsa da kendi kanaatimce liyakati, düzeni, disiplini gözetmiş ve ilim camiasını gücü elverdiğince kanatları altına almış bir zâttır. Otuz beş senelik ömrüne birçok icraat ve hayrat sığdırmış, üç buçuk sene sadrazamlık yapmasına rağmen Osmanlı tarihinde kendisine genişce bir yer açmıştır. Nitekim siyasi tarih kaynaklarının yanında Osmanlı’nın kültür tarihinde de ismine çok rastlanır bir şahsiyettir. Zannımca kendisini önemli bir karakter haline getiren özelliklerinden bir tanesi, siyaset kafesi içerisinde kalmayıp kitap, ilim ve alimler ile olağanın biraz daha ötesinde iştigal etmesidir. Bunun yanında devlet işlerindeki disiplin ve intizamı, liyakatteki tutumu takdire şayandır. Teşebbüslerinden de anlaşılıyor ki, gençliğinden dolayı gözü pek ve hedefleri büyük olan, ideal sahibi bir devlet adamıdır.

 

 

 

 

Kaynakça

  • Altınay, A. R. (2013). Âlimler ve Sanatkârlar. (Haz. M. Necip Yılmaz). İstanbul: Büyüyen Ay Yay.
  • Arslanboğa, Kadir. (2020). Hayırlı Evlat: Şehit (Damat) Ali Paşa’nın Vakfı. İnsani ve Sosyal Bilimlerde Güncel Araştırmalar. 557-572.
  • Erünsal, İ. E. (2010). Ali Paşa Kütüphanesi. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt 38, 435-436.
  • İpşirli, M. (2008). Sadrazam. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt 35, 414-419.
  • Danişmend, İ. H. Danişmend. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. İstanbul: Türkiye Yayınevi. 1972, IV
  • Karagöz, H. (2019). GENEL JOHANN GEORG VON BROWNE’NİN OSMANLI-HABBURG SAVAŞLARI ÜZERİNE YAZILARI: BİR VAKA ÇALIŞMASI, 1716 PETERVARADIN SAVAŞI. Tarih Dergisi, (70), 51-88. https://dergipark.org.tr/tr/pub/iutarih/issue/51522/668613 adresinden erişildi.
  • Kaşıkçı, O. (2016). Osmanlı Devletinde Vezir-i Azam (Sadrazam) . Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi , Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi-Hukuk Araştırmaları Dergisi 2015/2 Sayısı , 127-134 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/maruhad/issue/27556/289420
  • Koncu, H., M. Çakır (2021), Hıdîv-i Mülksitânun Vezîr-i Mümtâzı Şehîd Ali Paşa’nın Hâmîliği Littera Turca. Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 7/4, 1018-1064.
  • Kubbealtı Lugatı. Erişim 28 Ocak 2022. http://www.lugatim.com/s/sadrazam
  • Özcan, A. & Sevinç, N. (2019). Nasihatnâme’den Talimatnâme’ye: Damad/Şehid Ali Paşa ve Devlet Görevlilerine Dair Yazılı Emirleri. FSM İlmi Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, (13), 449-503. DOI: 10.16947/fsmia.582415
  • Özcan, A. (2010). Şehid Ali Paşa. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt 38, 433-434.
  • Sarıkaya, H. & Göger, V. (2018). Osmanlılarca Hazırlanan Mora’nın Fethi Üzerine Fethnâme (1715). Tarih Dergisi, (67), 101-124. https://dergipark.org.tr/tr/pub/iutarih/issue/38272/369193 adresinden erişildi.
  • Süreyya, M. (1996). Sicill-i Osmani. Cilt 1. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
  • Uzunçarşılı, İ. H. (1983). Osmanlı Tarihi. Cilt 4/2. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
  • Yılmaz, M. (2017). Hammer – Büyük Osmanlı Tarihi 13.Cilt. 25 Ocak 2022 tarihinde
    https://kupdf.net/download/hammer-b-uuml-y-uuml-k-osmanl-305-tarihi-13-cilt_5af7d871e2b6f53e0335d02c_pdf#modals adresinden erişildi.
]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/sadaret-donemi-sadrazam-ali-pasanin-hayati-ve-sehadeti/feed/ 4