Filistin – Açık Pencere https://www.acikpencere.com Gençlik Düşünce ve Araştırma Kuruluşu Thu, 04 Apr 2024 10:21:19 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://www.acikpencere.com/wp-content/uploads/2020/12/cropped-kullanici-32x32.png Filistin – Açık Pencere https://www.acikpencere.com 32 32 Ali Emîrî Efendi ve Filistin’in İstikbaline Dair İhtarnamesi https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ali-emiri-efendi-ve-filistinin-istikbaline-dair-ihtarnamesi/ https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ali-emiri-efendi-ve-filistinin-istikbaline-dair-ihtarnamesi/#respond Sat, 23 Mar 2024 19:54:21 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=19424 Açık Pencere Mart ayında yeni bir Çevrimiçi Seminer ile karşınızda!

Açık Pencere olarak Mart ayı programımızda, kanayan yaramız, dinmeyen gözyaşımız ve insani ve vicdani sorumluluğumuz olan Filistin Devletinin güncel durumunu ele alacağız. Hepimizin cevabını bildiği “Filistinliler Topraklarını Sattı mı?” sorusunun geçmişteki çıkış noktasını, Ali Emîrî Efendi’nin İhtarnâmesi ışığında doğru bir şekilde delillendireceğiz.

Etkinliğimize hepinizi bekliyoruz!

Filistin toprakları, kuruluşundan bu yana İsrail tarafından savaş, sürgün ve soykırımlarla anavatanlarından uzaklaştırma politikasıyla karşı karşıyadır.

1919 yılında, İsrail henüz bir ülke bile değilken, Filistin topraklarının bir kısmının Yahudilere verileceği haberi basında yer alır. Bu haberi duyan Ali Emîrî Efendi, devlet yetkililerine ve hamiyetperver kimselere hitaben bir “İhtarnâme” kaleme alır ve Osmanlı Tarih ve Edebiyat mecmuasında yayınlar.

İhtarnâmede, Emîrî Efendi, Filistin topraklarının Yahudilere verilmesine dair haberlerin gerçek olamayacağını, parayla yazdırılmış propagandadan ibaret olduğunu savunur. Bu durumun gerçekleşmesi halinde, dünya tarihi ve peygamberler tarihinden örneklerle, gelecekte ne kadar vahim sonuçların doğacağını dile getirir.

🗓 Tarih: 28 Mart 2024
🕘 Saat: 21:00
🎤 Konuşmacı: Doç. Dr. Mustafa Uğurlu Arslan
🖋Moderatör: Elif Gülsüde Damar

Hemen Başvur!

]]>
https://www.acikpencere.com/projeler/etkinlikler/ali-emiri-efendi-ve-filistinin-istikbaline-dair-ihtarnamesi/feed/ 0
Analiz: Donald J. Trump Dönemi ABD’nin Ortadoğu Politikası https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/analiz-donald-j-trump-donemi-abdnin-ortadogu-politikasi/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/analiz-donald-j-trump-donemi-abdnin-ortadogu-politikasi/#comments Sun, 18 Jul 2021 16:02:25 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=3186

ABD genel olarak Ortadoğu siyaseti İran’ı etkisiz hale getirme, İsrail’i güvende tutma,, Rusya’yı uzak tutma ve petrolü yönetme eksenindedir. ABD, Ortadoğu’da birçok saldırgan politikalar izlemiştir. Saldırgan politikalar sadece askeri kuvvet kullanarak uyguladığı politikalar değildir. Birçok ülkeye sert yaptırımlar uygulamıştır. ABD başkanı Donald J. Trump bu politikaları devam ettirmiştir. Fakat diğer ABD başkanlarından farkı olarak Ortadoğu’da izlediği politikaları daha sert bir biçimde ortaya koymuştur. İsrail’e açık bir şekilde destek vermesi, İsrail’in güvenliğini tehdit eden ülkelere yaptırımlar uygulaması bunun bir örneği olarak verilebilir.

Trump, başkanlığa aday olduğu sırada Ortadoğu’ya daha temkinli yaklaşacağı, daha az müdahale edeceği, İsrail ve Filistin’e karşı tarafsız olacağı, DEAŞ sorununu Rusya’ya bırakacağı ve hatta gerekirse Rusya ile işbirliğine gideceği bir politika izleyeceğini açıklamıştır. İzlediği bu seçim kampanyası Trump’ın oy oranını arttırmıştır.

Trump’ın Ortadoğu politikası, seçimlerden hemen sonra uyguladığı politikalarla anlaşılabilir. Trump’ın Müslüman halklara karşı olan tepkileri bilinmektedir. 11 Eylül olaylarından sonra ABD’de, Ortadoğu ülkelerinden ABD’ye olan göçlere temkinli yaklaşmaktadır. 27 Ocak 2017 tarihinde Trump, Müslümanların çoğunlukta olduğu bazı ülkelere seyahat yasağı getirmiştir. Bu ülkeler İran, Libya, Suriye, Somali, Yemen ve Sudan’dır. Bu ülke vatandaşlarına 90 gün süre ile ülkeye giriş yasağı uygulanacak ve 120 gün süre ile mülteci kabul edilmeyecektir. Bu ülkeleri seçmesinin sebebini teröre destek veren ülkeler olarak açıklamıştır. Ayrıca bu kararının arkasında vize sürecinin yeterince denetlenemediği kararı vardır.

Trump’ın bu politikası ABD’nin kuruluşundan beri gelen Amerikan halkının güvenliği söylemleri veya enavjelist söylemleri üzerine oturtmak mümkündür. ABD tarihindeki başkanlar gibi Trump ’ta Hristiyanların önceliğini ve güvenliğini savunmaktadır. Ayrıca ABD hegemonyasını devam ettirmek ve korumak için bu tür politikalara başvurduğu söylenebilir. Bazı Ortadoğu ülkelerine uyguladığı yaptırımlar, Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelere giriş yasağı getirmesi bunun açıkça bir örneğidir.

Trump, seçim kampanyaları sırasında İsrail’in başkentinin Kudüs olacağını ve bunu tanıyacağını sıkça dile getirmiştir. Seçim konuşmalarının birinde İsrail’in başbakanı olan Binyamin Netenyahu ile birlikte o bölgeye istikrar ve barış getireceğini açıklamıştır. Aralık 2017 tarihinde Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştır. Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasından sonra Mayıs 2018 tarihinde Tel Aviv’deki ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşımıştır. ABD, din ile milliyetçiliği harmanlayarak oluşturduğu ABD’nin diğer ülkelerden, diğer halklardan üstün olduğu, dünyanın ABD’nin önderliğine ihtiyacı olduğunu, bundan dolayı Dünya’nın İncil’in ve ABD’nin önderliğinde kurtulacağı fikri ile hareket etmesinin bir sonucudur. Bundan dolayı ABD başkanlarında evanjelizm söylemlerini duymak mümkündür ve Mesihçilik anlayışı ile hareket etmesi bu kararın sebebidir. Bu görüşe göre İsrail’e destek vermek zorunludur, Yahudiler bu topraklarda yaşamadıkları sürece Mesih’in gelmeyeceği inancı vardır. Trump’ın bu kararı bölgedeki şiddeti arttırmıştır. Filistinlilerin Batı Şeria’dan sürülmek istenmesi, Mescid-i Aksa’nın yıkılmak istenmesi gibi uluslararası alanda tartışmalara ve şiddete yol açacak eylemler ve söylemler gerçekleşmektedir. Trump’ın bu söylemeleri tepki toplarken ırkçı ve islamofobik olarak değerlendirilmiştir. İsrail ve ABD’nin çıkar birlikteliği devam ettiği sürece bu bölgede barışın hâkim olması söz konusu değildir.

Trump’ın İran’a izlediği politikalar İran’ı yıpratmış ve İran’da büyük sorunlara – özellikle ekonomik- sorunlara yol açmıştır. 2015 yılında İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan 2018 yılı Mayıs ayında tek taraflı aldığı karar ile çekilmiştir. Bu nükleer anlaşmadan önce İran ekonomisi küçülmeye gidiyordu. Nükleer anlaşmadan sonra 2016 yılında İran ekonomisi IMF verilerine göre %12,5 büyümüştür. Anlaşma ile İran yaptırımların kaldırılmasına karşılık nükleer silah üretmemeyi kabul etmiştir. İran’a yönelik yaptırımların kaldırılmasından dolayı İran ekonomisi büyümeye başlamıştır. Trump bu anlaşmadan çekildiğinde İran’a ağır yaptırımlar başlamıştır. Trump’ın bu anlaşmadan geri çekilmesinin nedeni ise İran’ın füze denemelerine anlaşmanın engel olmamasıdır. Bunun ardından Trump’ın 7Ağustos 2018 tarihinde İran’a karşı aldığı yeni yaptırım kararları İran yönetimi açısından ciddiye alınmamıştır. Bunun sebebi 2016’dan önce ABD’nin zaten İran’a sert yaptırımlar uygulamasıdır. Trump’ın uyguladığı bu yaptırımlar İran’ın nükleer faaliyetlerini engellememiştir. Nükleer faaliyetlerini kısa süre içerisinde yapamasa bile hala devam etmektedir.

Trump, 31 Ağustos 2018 yılında UNRWA’ya (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı) yaptığı mali yardımları durdurma kararı almıştır. Arap-İsrail savaşlarında evlerini kaybeden Filistinlilere yardım amacı ile BM Genel Kurulu tarafından BM ajansı olarak kurulmuştur. ABD, UNRWA’ya 1949 yılından beri yardım yapmaktadır. Trump, UNRWA için düzeltilemeyecek kadar kusurlu bir kuruluş demiştir ve bölgeye yardım için büyük maddi destekte bulunmayacağını açıklamıştır. Bunun ardından ABD’nin eski Başkanı Barack Obama’nın imzaladığı 10 yıl içerisinde kademeli olarak yapılan İsrail’e 38 milyar dolarlık güvenlik yardımını Trump’ın devam ettireceği açıklaması tartışma konusu olmuştur. ABD’nin bu yardımları durdurması üzerine Filistin başkanı Mahmud Abbas’ın sözcüsü Nabil Ebu Rudeyna bu kararı halkına karşı bir saldırı olduğu yönünde açıklamalar yapmıştır. Trump’ın bu kararı Filistin-İsrail krizinin daha da derinleşmesine yol açmıştır.

Trump’ın İsrail’i desteklemek adına uyguladığı ve yine uluslararası alanda tepkileri üzerine çekmesine sebep olan bir diğer olay 25 Mart 2019 yılında ABD’nin Golan tepeleri üzerinde İsrail’in egemenliğini tanımasıdır. Bu bölgenin İsrail’e destek ve bölgesel istikrarı için kritik bir öneme sahip olduğu açıklamasında bulunmuştur. İsrail, Suriye’ye ait olan Golan tepelerini 1967 yılından beri işgal altında tutmaktadır. ABD, Suriye topraklarında bulunan fakat İsrail’in işgali altında olan Golan tepelerinde yıllarca İsrail’in varlığını sürdürmesine destek vermiştir. Avrupa Birliği’ne yaptığı açıklamada Golan tepelerinde İsrail’in varlığını tanımadığını, bu toprakları İsrail’in bir parçası olarak görmediğini açıklamıştır. Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Golan tepelerinin işgaline karşı çıkmış ve bu bölgede uyguladığı kanunları, yargısı hükümsüzdür şeklinde açıklaması mevcuttur.

ABD ve İran arasındaki gerilim, İran-İslam devrimine kadar yoktu. İran- İslam devrimi sonrasında ABD ve İran arasındaki kriz başlamıştır. Fakat altını çizmek gerekir ki bu dönemden önce İran’ın nükleer enerji programı ABD tarafından tehdit olarak algılanmamaktaydı ve hatta 1967 yılında ABD, İran’a nükleer füze başlığı vermiştir. Hem tehdit olarak algılamıyordu hem de destek sağlıyordu diyebiliriz. Bu devrimden sonra tüm ABD başkanlarının İran’a karşı tutumu aynı olmuş ve nükleer silah faaliyetlerinin durdurulmasını istemişlerdir ve bu konuda anlaşmalar yapmışlardır. Trump, İran ile olan nükleer anlaşmadan çekilmesi ve İran’a yaptırımlar uygulaması İran’ı ekonomik olarak zor duruma sokmuştur. Trump’ın bir diğer İran politikası da uluslararası alanda ses getiren ve bazı ülkelerin tepkilerine yol açan karar Nisan 2019 yılında aldığı İran Devrim Muhafızlarını yabancı terör örgütleri listesine almasıdır. Bu karar ile başka bir ülkenin ordusunu terör örgütü

olarak ilan etmiştir. Bununla birlikte İran Devrim Muhafızlarının, ABD vatandaşları ile ticaret yapmalarına da yasak getirilmesi bu karar içinde yer almaktadır. Trump bu kararı açıkladıktan sonra İran ABD’ye misilleme yaparak, İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi ABD’nin Merkez Kuvvetler Komutanlığını terörist ilan etmiştir ve ayrıca ABD’yi de terör destekçisi olarak nitelendirmiştir. Bu kararı ile Kudüs gücünü de terör örgütleri listesine almış oldu. İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs gücünün teröre destek verdiği gerekçesi ile ABD, 2007 yılında Kudüs gücünü yaptırım listesine almıştır. ABD başkanlarının İran Devrim Muhafızlarını terör örgütü listesine almak için çabaladığını görmekteyiz. Trump, İran Devrim Muhafızlarının teröre destek verdiği, terör kampanyaları düzenlediği gerekçesi ile terör örgütü olarak tanımıştır.

ABD’nin Suriye politikası da diğer Ortadoğu ülkelerinde izlediği politikalara benzemektedir ve bu ülkeye uyguladığı politikalarda da bir çıkarı vardır. ABD’nin çıkarı Suriye’deki petrolü ele geçirmek ama zenginleşmek için petrol istememektedir, çünkü ABD zaten gelişmiş bir ülke konumundadır. Eğer petrolü kontrolü altına alırsa diğer ülkeleri de kontrolü altına alacağını düşünüyor. ABD başbakanları Esad yönetimine de karşıdır. Öncelikle Esad, İran’ın eski cumhurbaşkanı olan Ahmedinejad’ı desteklemiştir. Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra nükleer faaliyetlere devam edeceğini açıklamıştır ve İsrail’in yok edilmesi gerektiğini söylemiştir. ABD’ye karşı sert bir dış politika izlemiştir ve Suriye sorununda Esad’ı desteklemiştir. ABD’nin Esad yönetimine karşı olmasının bir diğer sebebi de Esad’ın Hizbullah ile olan ilişkisidir. Esad, Hizbullah’a silah temin etmektedir, Hizbullah ise Esad’ı iç savaş döneminde desteklemiştir. Hizbullah, ABD tarafından yabancı terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Bu gibi sebeplerden dolayı ABD Esad rejimine karşıdır ve Esad’ın Suriye’de düzeni bozduğu iddiası ile istifa etmesini istemektedir. ABD,Suriye’de iki farklı bölgede yoğunlaşmak istiyor. İlk olarak Fırat’ın doğusuna yoğunlaşmak istiyor. Çünkü petrol bu bölgede bulunmaktadır ve ayrıca Suriye’nin ekonomisi için önemli olan tarım alanları bulunmaktadır. İkinci olarak Suriye’nin güneyine yoğunlaşmak istiyor. Bu bölgenin ABD için önemi İsrail’in güvenliğinin sağlanmasıdır. Donald Trump döneminde ABD, Suriye’deki askerlerini geri çekme kararı almıştı ve IŞİD ile mücadeleyi kazandığını duyurmuştu. Suriye’deki iç savaş nedeni ile göçmenlerin çoğu Türkiye’ye göç etmiştir. Türkiye ise bu sorunun önüne geçmek için Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturmak için adımlar atmıştır. Fakat bu bölgede ABD’nin askerleri bulunmaktadır. Türkiye’nin de ısrarları üzerine ve görüşmelerden sonra ABD bu bölgedeki askerlerini geri çekmiştir. Amerika’daki bazı kesimler Trump’ın bu çekilme kararına tepki göstermişlerdir. Bu tepkilerin temeli PKK ile Amerika ilişkilerine dayanmaktadır. Amerika yıllarca PKK’ya destek vermiştir ve terör örgütünü değil Kürtleri desteklediğini söylemiştir. Bu tepkilerin üzerine Trump ‘’biz Türkiye’nin düşmanı olan PKK ile ittifak yapmıştık, bunun üzerine PKK ve Türkiye arasında savaş tohumları ektik ve ayrıca Türkiye’yi Rusya’ya doğru itiyorduk’’ şeklinde açıklama yapmıştır. Yani aslında bir ülkenin daha Rusya ile yakınlaşmasını ABD’ye karşı durmasını engellemek amacı ile Suriye’nin Kuzey bölgesinden çekilme kararı almıştır.

SONUÇ

ABD’nin Ortadoğu’daki devletlere müdahale etmesi, yani Ortadoğu politikası bu bölgede kaosa neden olmaktadır. ABD’nin de asıl amacının bu olduğu söylenebilir. Çünkü bu devletler gelişmiş devletler olsalardı, ya da bu kadar çok kaos ve şiddet yaşanmadan gelişmiş olsalardı, ABD bu devletleri istediği gibi kontrol edemezdi. Yani petrole bu kadar kolay ulaşamaz, İsrail’e istediği yardımı yapamazdı. Seçim kampanyaları sırasında Ortadoğu politikaları ile istikrarı, refahı sağlayacağı söylemleri ile başbakan seçildikten sonra bu bölgede tam tersine istikrarsızlığı sağlamıştır. Uyguladığı bu politikalar İsrail’in güvenliğini sağlaması, ABD’nin tüm ülkelere ve halklara önderlik edeceği inancı, petrolü kontrol etmesini ve Ortadoğu’da güç kazanmasını sağlamıştır. Trump’ın İran’a ne kadar yaptırım uygularsa uygulasın nükleer silah programını durduramaması, Filistin’e karşı daha açık bir şekilde saldırgan politikalar izlemesi ve Filistin’i zayıflatmaya çalışması gibi politika örneklerine baktığımız zaman ABD’nin gücünün azaldığını da görmekteyiz. İsrail’e açıkça destek vermesi BM ve AB gibi uluslararası örgütlerden tepkiler toplaması bu tür politikaları izlediği sürece uluslararası alanda yalnızlaşacağı söz konusudur. Özellikle Filistin’e karşı izlediği politikalar ABD’nin güvenirliliğini sarsmaktadır.

 

Kaynakça

  • Adams, P. (2021, 2 26). BBC NEWS. https://www.bbc.com/news: https://www.bbc.com/news/world-middle- east-56205056 adresinden alındı
  • ALBAYRAK, H. Ş. (2012). Tarihi ve Sosyal Bir Realite Olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde Gelişen Protestan Fundamentalizmi . M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi.
  • Ali, O. (2016). Donald Trump’ın Ortadoğu Politikası ve Kürtler. Orsam Bölgesel Gelişmeler Değerlendirmesi.
  • İNAT, K. (2019, Ekim 09). SETAV. https://www.setav.org: https://www.setav.org/trumpin-suriye-politikasini- anlamak/ adresinden alındı
  • KARAKUŞ, N. (2019). ABD BAŞKANI DONALD TRUMP’IN SÖYLEMLERİNDE İSLAMOFOBİ. ABD BAŞKANI DONALD TRUMP’IN SÖYLEMLERİNDE İSLAMOFOBİ. Gaziantep, TÜRKİYE: HASAN KALYONCU ÜNİVERSİTESİ.
  • KİBAROĞLU, M. (2017). İRAN DIŞ POLİTİKASINDA ABD’NİN YERİ VE TRUMP DÖNEMİ. STRATEJİST.
  • KURT, V. (2019). TRUMP VE SURİYE KRİZİ. SETA.
  • ÖNCEL, M. A. (2018). ABD’NİN ORTADOĞU’YA YÖNELİK KAMU DİPLOMASİSİ: OBAMA ve TRUMP DÖNEMİ. Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Dergisi.
  • ÖZTÜRK, M. (2019). Trump’ın Kudüs Kararının Bir Analizi. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi.
  • TELCİ, İ. N. (2018). Ağırlaştırılmış Ekonomik Yaptırımlar:Trump İran’dan Ne İstiyor? Seta Perspektif.
  • TOPUZ, Z. Ç. (2018). TRUMP DÖNEMİ DEĞİŞEN DENGELERİN FİLİSTİN-İSRAİL BARIŞ SÜRECİNE ETKİSİ. Akademik Ortadoğu.
  • TURAMAN, O. (2018). TÜRKİYE VE ABD’NİN ORTADOĞU DIŞ POLİTİKASI: IRAK VE SURİYE ÖRNEKLERİ ÜZERİNDEN ÇATIŞAN VE ÖRTÜŞEN DEĞERLER İKİLEMİ. Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/analiz-donald-j-trump-donemi-abdnin-ortadogu-politikasi/feed/ 3
Perspektif: Siyaset Bilimi Perspektifi İle Filistin Üzerindeki Irkçı İsrail Tutumu https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/perspektif-siyaset-bilimi-perspektifi-ile-filistin-uzerindeki-irkci-israil-tutumu/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/perspektif-siyaset-bilimi-perspektifi-ile-filistin-uzerindeki-irkci-israil-tutumu/#comments Thu, 13 May 2021 06:19:23 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=2747 Dünya tarihi incelendiğinde en büyük sorunlardan birisi de ırkçılık üzerine yaşanan olaylardır. Bu tutumlar kimi zaman soykırım ile sonuçlanmış kimi zamanda dini, etnik, kültürel, ten rengi gibi olgular üzerinden baskılama, asimile etme ve hor görülme şeklinde sonuçlanmıştır. Bu olayların hepsine Batı tarafının, Afrika ülkeleri üzerinde uyguladığı tutum ile örneklendirilebilir veya Batı’nın, Güney Amerika veya Asya üzerindeki tutumlarında da ırkçılık yaptığı şeklinde çok konuya değinilebilir. Irkçılık demek milliyetçilik demek ile karıştırılan bir kavramdır ki keza milliyetçiliğin tek tip halde tanımını da yapmak mümkün değildir. Çünkü milliyetçi tutum bazen vatandaş olma ve vatanı sevme anlamında olup diğer etnik, dinsel insanları aşağı görmeden bir tutum sergilemekle de mümkündür. Diğer yandan milliyetçi söylemler ve davranışlar bazen ırkçılığa everilmekte ve “biz ve diğerleri” kavramına dayanmaktadır.

Öncelikle akademik anlamda birkaç milliyetçilik tanımı yapmak gerekiyor; Anderson, millet olgusuna antropolojik bir ruhla bakılması gerektiğini söylemektedir ve kavramı şu şekilde tanımlamaktadır: “ulus hayal edilmiş bir siyasi topluluktur – kendisine aynı zamanda hem egemenlik hem de sınırlılık içkin olacak şekilde hayal edilmiş bir cemaattir”(Atılgan/Aytekin, Siyaset Bilimi, 2012, s.397).

Millet; bir toprağı, ortak mitleri ve tarihî belleği, kitlesel bir kamu kültürünü, ortak bir ekonomiyi, ortak yasal hak ve görevleri paylaşan bir insan topluluğunun adıdır(Smith, 2007, s.32).

Genel anlamda bir kültürde yaşamak ve bir toprak üzerinde birlik halinde yaşamayı ifade etmektedir. Yine de millet kavramı veya milliyetçilik kavramı “kesin” bir tanıma sahip değildir. Farklı türevleri ve tanımları vardır. Özellikle milliyetçilik ve ırkçılık kavramlarını birlikte gibi düşünmek doğru değildir. Çünkü bu milliyetçilik tutumu olarak farklılık gösteren kimi zaman ırkçılığa evrilmiş şekliyle kullanılırken kimi zamanda ulusal kimlik anlamında veya ulusal birlik ve beraberlik anlamıyla kullanılmaktadır. Peki ırkçılık nedir? Irkçılık tanımı da bu makale gereği yapılmalıdır.

Irkçılık Balibar’ın tanımına göre; toplumdaki bütünsellik görüntüsünü tehdit eden isim, ten rengi, ibadet şekilleri gibi farklılıkları yok etme arzusuyla “biz” kimliğini her türlü melezleşme, karışma ve istiladan koruma mecburiyeti hissederek ortaya konan söylem, temsil, şiddet, hor görme, hoşgörüsüzlük, aşağılama ve sömürü gibi pratiklerde kendini göstermektedir(Balibar, 2013, s.27).

Irkçılık ve milliyetçilik temelde iki farklı kavramdır ama bazen milliyetçiliğin türevi olan ırkçı milliyetçilik söz konusu olmaktadır. Bu anlamda geçmişte çok fazla örnekle karşı karşıya kalındığı tarih kitapları tarafından ele alınarak yazılmıştır. Irkçılık sadece etnik ayrımcılık değildir aynı zamanda dinsel, kültürel anlamda da olması pek mümkündür. Avrupa tarihinde en büyük ırkçılık örneklerinden birisi de Almanya’nın Faşist bir totaliter yönetim anlayışı ile ırkçı bir devlet politikası izlemesidir. Nazi Almanya’sı “Sadece Yahudiler” olmamak üzere etnik bir soykırım uygulamıştır. Alman ırkı üst bir ırk olarak görülmüş ve Avrupa tarihine geçen büyük bir etnik soykırım ile insanlık suçu işlenmiştir. Yahudi toplumu da bu olaylardan nasibini almıştır. Yahudiler İngilizlerin desteği ile bir devlet kurmuştur ve bunu işgalci bir tutum ile yapmıştır. İsrail vatandaşları veya halkı geçmişte yaşadığı soykırımdan ders çıkarabilmiş midir? Son günlerde ve geçmişte yaşanan Filistin halkı ile olan İsrail devletinin tutumları dini bir ırkçılık değil midir? Diğer yandan Yahudiler ekseriyet olarak Sami’lerden gelir.

Hz. Peygamber (sav) de bir hadisinde Araplar’ın babasının Sâm olduğunu söyler(Bknz. Müsned, V, 9-11; Tirmizî, “Tefsîr”, 37; “Menâḳıb”, 69) (https://islamansiklopedisi.org.tr/samiler).

Ekseriyet neticesinde bakıldığında Arap kökeni olan veya Ortadoğu kökenine dayanan bir durum söz konusudur ve dinsel bir farklılık vardır. Yani tamamıyla aynı dine mensup olmadığı için Filistinli halk dinsel veya ulusal bir ırkçılık ile karşı karşıya kalmaktadır. Modern dünyada ırkçılık insanlık suçudur. Diğer yandan bu durumun diğer adı ise İslamofobi şeklindedir. Avrupa’da yükselen İslamofobi aynı şekilde çevresinde İslam ülkeleri olan Filistin’de de İsrail tarafınca uygulanmaktadır.

Anadolu Ajansı, 2020

Hazreti Ömer Kudüs fethi sonrası adalet üzerine bir yönetim anlayışını benimsedi ve herkese hoşgörü ile bakılmasını sağladı.

Hz. Ömer, Cizye ayeti gereği İslam topraklarında yaşayan Yahudi, Hristiyan ve Mecusi gibi gayrimüslimlerden vergi alıp bunun karşılığında onları himayesine aldı. Kadın, çocuk, yoksul ve din adamlarından ise vergi almadı. Öyle ki kaybettiği topraklardan aldığı vergileri de iade edip, düşkün Hristiyan ve Yahudilere beyt-ülmal’dan zekât verilmesini emretti. Hz. Ömer, fethedilen hiçbir yerde halkı Müslüman olmaya zorlamadı. Can, mal ve inanç hürriyetlerini koruma altına aldı ve gerek Müslümanlar ve gerekse gayrimüslimlerle ilgili verdiği karar ve uygulamaları ile adaletine güvenilen ve sığınılan bir halife oldu (AA, 2018).

Yine aynı şekilde Selahattin Eyyubi’de Kudüs’e barış ve adalet getirip muhafaza etmişti. Ama ne yazık ki bu barışa, dinsel hoşgörü ve ahlaka aykırı olarak dinsel ırkçılık rüzgârı bugün ve yakın zaman tarihine sert bir şekilde çarpmış oldu. Alman Yahudi asıllı Hannah Arendt dünyadaki bu gidişata eleştiri getirmişti ve “Kötülüğün Sıradanlığı” şeklinde eser kaleme almıştı. Yahudi toplumunun sıradan şekilde katledilmesi ve dünyanın giderek kötü olaylara sıradan bakmasına karşı bir eleştiri getirmişti.

Yahudi Soykırımı (Holokost) kavramı, Almanya’da Nasyonalsosyalist iktidar döneminde 1941-1945 yılları arasında Avrupalı Yahudilere yönelik sistematik soykırımı tanımlar(DW, 2021).

Geçmişte bir Holokost yaşandığı ortadadır ve bu durum diğer etnik gruplara da sistematik şekilde uygulanmıştır. Yahudi Alman asıllı Arendt’te insanlığı uyandırmak istemiş ve kötülüğün sıradanlaşması tezini ortaya koymuştur. Tıpkı İsrail devletinin veya hükümetinin Ramazan ayında insanların ibadetlerini yapmasına izin vermemesi, Filistin halkı üzerine rastgele ateş açılması, evlerinden çıkarıp topraklarını uluslararası hukuka aykırı şekilde işgal etmesi ve dünyanın bu tür haberlere artık sıradan bakması gibi. Hannah Arendt çok haklıydı, artık kötülük sıradanlaşmıştı ve insanlar sırf etnik, kültürel ve dinsel farklılıkları yüzünden baskı, soykırım, etnik ayrımcılığa maruz bırakılmaktaydı. Alman SS Subayının sadece görevini yapması, rütbe ve makamının yükselmesi önemliydi Arendt’in dediği gibi…

Arendt’in kötülüğün sıradan olması tezi, Ortadoğu, Afrika ve Asya üzerinde çok tutarlı olduğu gözükmektedir. Modern ırkçılık, modern etnik-dinsel ayrımcılık devam etmekte. İnsanlık halen geçmişteki hatalarını tekrar etmekte. Halbuki İsrail’e karşı İslam toplumu ırkçılık fikrini benimseyemez. Çünkü inançları gereği yasaktır. Aynı şekilde yurtlarından da çıkarıp üzerlerine askerler baskı yapamaz ve kurşun sıkamaz. Bunu ne Hz. Ömer ne de Selahattin Eyyubi ne de Osmanlı’nın adalet anlayışı yapmıştır. Herkes inanmakta, ibadet etmekte özgür idi. Kötülük sıradan değildi, ırkçılık sıradan değildi, hele ki soykırım hiç değildi, hâkim olan bir adalet ve hoşgörü tutumu vardı. Peki İsrail’de kötülüğün sıradanlaşmasına mâni olabilecek midir?

 

 

Kaynakça

]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/perspektif-siyaset-bilimi-perspektifi-ile-filistin-uzerindeki-irkci-israil-tutumu/feed/ 80
Analiz: Uluslararası Hukuk Açısından Filistin ve Kudüs https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/analiz-uluslararasi-hukuk-acisindan-filistin-ve-kudus/ https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/analiz-uluslararasi-hukuk-acisindan-filistin-ve-kudus/#comments Wed, 12 May 2021 10:48:14 +0000 https://www.acikpencere.com/?p=2728 Özet 

Kudüs, üç semavi din için de kutsal kabul edilen bir şehirdir ve tarihi boyunca farklı siyasi güçler tarafından kontrol edilmiştir. Şehrin statüsü uluslararası hukuk açısından karmaşık bir konudur ve İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesi ve şehrin statüsünü değiştirmeye yönelik girişimleri uluslararası hukuka alenen aykırıdır.  Birleşmiş Milletler kararları ve Cenevre Sözleşmesine göre İsrail’in işgal ettiği toprakları kendi topraklarına katması hukuk dışıdır ve de yasaktır. Bu nedenle İsrail’in Filistinlilere yönelik terörizm boyutunu da aşan şiddet eylemleri hem insanı hem hukuki açıdan aykırıdır. Bu yazıda; Uluslararası toplum, Kudüs’te barış ve istikrarın sağlanması için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ve bu çabalar, İsrail’in uluslararası hukuka uymaya zorlanması ve Filistinlilerin haklarının korunması yönünde olması gerektiği anlatılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Kudüs, Filistin, İsrail, Savaş

Abstract

Jerusalem is a city sacred to all three Abrahamic religions and has been controlled by different political powers throughout its history. The status of the city is a complex issue under international law and Israel’s declaration of Jerusalem as its capital and its attempts to change the status of the city are in flagrant violation of international law. According to United Nations resolutions and the Geneva Convention, Israel’s annexation of occupied territories is illegal and prohibited. Therefore, Israel’s acts of violence against the Palestinians, which go beyond terrorism, are both humanitarian and illegal. This article argues that the international community must do more to ensure peace and stability in Jerusalem and that these efforts should be directed towards forcing Israel to comply with international law and protecting the rights of Palestinians.

Keywords: Jerusalem, Palestine, Israel, War 

]]>
https://www.acikpencere.com/arastirma-alanlari/beseri-bilimler/analiz-uluslararasi-hukuk-acisindan-filistin-ve-kudus/feed/ 10